Dünyaya açılımı 1800'lü yıllar da imparator Meici tarafından sağlanan Japonya, bu dönemde Avrupa'ya tabak, çanak, fincan gibi japon seramiklerini ithal etmeye başlamıştı. Tüccarlar uzun süren deniz yolculuklarında eşyaların kırılmaması için kağıtlara sıkıştırılmalarını isterler. Porselen ve seramikler hazırdır, sipariş de vardır, ama ambalaj olarak kullanılacak kağıt ihtiyacı da çoktur.
Geleneksel Japon resim sanatı olan "ukiye-o" yetişir imdada. Doğa ve gündelik hayata ilişkin olan bu resimlerden Japonya'da öylesine çok vardır ki, eski ve kullanılmayan "ekiye-o"ler Avrupa'ya gönderilen kırılacak aşyanın sarılmasında kullanılır.
Gemiler Avrupa kenarlarına ulaştığında, akılları porselen ve seramiklerin kırılıp kırılmadığında olan tüccarlar, paketleri açıp eşyaları kontrol ederler ve bu sırada da kağıtları atarlar.
Zamanla, "ekiye-o" resimlerinin limanda biriken kağıtları sanatsever tüccarların ilgisini çeker. İnsana huzur veren reklerle çizilen resimlerden etkilenenler o kadar çoktur ki, onlardan biri Anvers Limanı'na her gün gelmekte ve porselen takımları koruma görevi sona erdikten sonra atılan resimleri toplamaktadır. O adam Hollandalıdır ve hiç tanımadığı Japon sanatının dilinden etkilenerek tablolar yapıp, altlarına imzasını "Vincent van Gogh" olarak atacaktır.
Vincent van Gogh'un öyle bir tablosu vardır ki, sanatçının diğer eserleri arasında aykırı ve çok farklı durmaktadır. Moskova Puşkin Müzesi'ndeki bu tablonun adı Prisoners Round-after Gustave Dore'dir (Tutuklular Çemberi - Gustave Dore'den sonra). Bu tablunun öyküsü Fransa'nın Strasbourg kentinde yaşayan yedi yaşındaki bir çocuktadır...
Dadısı Françoise, kapıyı açtığında karşısındaki çocuğu görünce çok şaşırır. "Tanrı aşkına! Efendi Gustave, ne oldu sana böyle?.. Kutsal bakire aşkı için, ayakkabıların nerede? Annen seni bu durumda görünce ne diyecek? Neredeydin?"
Soğuk bir kış günü eve yalın ayak dönen çocuk yanıt verir: "Tamam Françoise, bugün oldukça talihsiz bazı kimselerle, özellikle de kokunç derecede yoksul küçük bir çocukla bayağı bir yol yürüdüm. Benim gibi biriydi, ama paçavralar içindeydi ve ayağında pabuçları yoktu. Kışta kıyamette onu öyle görmek beni üzer biliyorsun. Bu yüzden ona kendiminkileri verdim, çünkü onun benim gibi ayakkabı alacak bir babası yok. Bu konuda hiç bir şey söyleme. Eski pabuçlarını dört ay daha giyerim. Ayaklarına tam uydu; ne şans değil mi?"
Gustave Dore'dir, ayakkabılarını çıplak ayaklı bir arkadaşına verecek kadar duyarlı olan çocuğun adı... Ve, bu duyarlılığını büyüdüğünde resimlerine, gravürlerine taşıyacaktır.
Vincent van Gogh, 1890 yılında, Arles'daki St. Paul Akıl Hastanesi'nde tedavi görürken, kardeşi Theo ona Gustave Dore'nin bir gravürünü gönderir. Dore'nin Newgate-Exercise Yard (Newgate Hapishanesi'nde Volta Atan Mahkumlar) adlı bu eserinde, Charles Dickens'ın "Londra'nın sefaletini ve suçluluğunu barındıran bir depo " olarak tanımladığı ünlü hapishanede çember şeklinde volta atan mahkumlar görülür. Van Gogh, Dore'nin bu eserinden öylesine çok etkilenir ki, aynısını tuvale aktarır. Dore'nin gravüründeki hapsedilmişlik duygusu ve duvarlar arasından kurtulma arzusu, van Gogh'un akıl hastanesinde yaşadığı sıkılmışlıkla birebir örtüşmektedir. Öyle ki, resimde adımlarını tutuklusu ve suçluluk duygusuyla atan adamlar arasında, ortada duran bize doğru bakan şapka giymemiş tek mahkum Vincent van Gogh'tan başkası değildir.
Kendimi sıkışmış, isteksiz hissettiğimde bu iki tabloya bakarım. Çoğu sabah bu resimlerden kurtulan birinin hissedebileceği gibi mutlu çıkarım evden. Özgürlüğü hatırlatan bu resimlere bu günlerde farklı bir sebepten daha bakıyorum. Bu soğuk havalar da tuvalden bana bakan van Gogh ile her göz göze gelişimizde dışarıda olan, üşüyen , insanlar geliyor aklıma. Gustave Dore gibi ayakkabılarımı vererek herhangi birisine yardımcı olabilmek istiyorum. Ama hangi birisine yetebilirim ki.
Sokakta, soğukta olduğunu bildiğiniz gördüğünüz kişilere aşağıdaki numaralara ulaşarak yardımcı olabilirsiniz. Ayakkabılarımızı vererek yeterince yardımcı olamayabiliriz fakat bir telefon ile çok yardımcı olabiliriz.
ANKARA: 4186662
İSTANBUL: 4551300İZMİR: 3617151