Kod Dostu

Kod Dostu

Ay Hırsızı --- Sunay AKIN


Sunay AKIN eğitimini aldığı konulara değiniyor bu kez. Gözünü yukarılara ve çok uzaklara dikiyor. Karanlıklar içerisini hayatımızla öyle güzel noktalardan birleştiriyor ki tadına doyamıyorsunuz. Mutlaka okunması gereken bir yapıt.





Sunay Akın yeni kitabı Ay Hırsızı'nda gözünü Ay'a dikiyor ve bir arkeoloğun sabrıyla kazıyor insanlığın ortak birikiminin üzerine çöken tozu toprağı... Ortaya çıkardığı bilgiyi şair duyarlığıyla ilmek ilmek dokuyor ve okurunu hayrete düşürecek öyküler bir bir diziliyor karşımıza. 




Cervantes ve Mimar Sinan hangi caminin inşaatında buluştu? .. Enver Paşa'nın uçağı kaç kez düştü? .. Piri Reis'in haritası Topkapı Sarayı'nda nasıl bulundu? .. İstanbul Boğazı'nı yürüyerek geçen Attila Hülagü'nün sırrı neydi? 157 yıl yaşayan Zaro Ağa'nın Amerika seferi... Atatürk neden hiç uçağa binmedi? .. 


Tanıtım Bülteninden
Read More...

ANAHTAR EĞİTMEN EĞİTİMİ || 1. GÜN

İlk gün eğitim anlamında neler yaşadığımızı anlatmaya başlamadan önce yolculuk ve şileye hareketimiz öncesi İstanbul turumuzdan bahsetmek istiyorum. Pazar akşamı saat 23:59 ( evet 00:00 değil ) aracı ile diğer bir eğitmen adayı arkadaşım gamze ve ben İstanbula hareket ettik. Yolculukları ve yolculuk süresince ekrandan yolu izlemeyi seven birisi olarak, yolculuğumuzdan sıkılmadığımı itiraf etmeliyim yalnız feribot da ki zamanımızı bundan çıkartmak istiyorum. Yavaş yavaş hareket eden feribot da soğuktan dolayı otobüste oturduğumuz için belki de o kadar çok sıkıldım ki anlatamam. Kabus gibiydi.

Sabah İstanbul trafiğinin de etkisiyle saat 9:00 gibi Esenler otogarına vardık. Oradan servise binip çapa ya oradan da metro ile Sirkeci’ye geçtik. Hemen Toplum Gönüllüleri Vakfının yerini aramaya koyulduk. Zor olmadı bulduk :D Vakfın bulunduğu bina dışarıdan eski (içeriden de eski sayılır) ama benim çok hoşuma gitti. Eskileri severim. Eşyalarımızı vakfa bıraktıktan sonra attık kendimizi dışarıya ) Gamze’nin İstanbul da yaşayan bir arkadaşı ile buluştuk. Ne yapalım ne edelim derken hasta Beşiktaşlı arkadaş bize Beşiktaş’a gitmeyi önerdi ve bizde kabul ettik. Yolculuk sırasında ki görsel şölen diyebileceğim manzaralar harikaydı. Neyse Beşiktaş’a gittik ve kahvaltı için bir restorana oturduk. Beşiktaş semti manzaralı kahvaltımızdan sonra nargile içelim dedik. Elma nane bir nargileden sonra bir sahafa girdik. Küçük ama içerisine girince zevk veren bir dükkandı. Kitaplara dalarak baktım kaldım :) sonrasında da tekrar aynı yolu izleyerek sirkeciye döndük. Yalnız Beşiktaş hakkında bir şeyler söylemek isterim. Sokakların zemin döşemesinden evlerin yapısına harika bir oturmuşluğu var. Yaşamak isteyeceğim bir İstanbul semti. Dar ve küçük ara sokaklarına ise bayıldım. Hele ki meyhanelerin olduğu o sokağa :P

Sirkeci’ye geldikten sonra daha zamanımız olduğu için gamze ve ben deniz kenarında biraz dolaşalım ve fotoğraf çekelim dedik. Vapur iskelesinin girişinden ötürü deniz kenarının telle çevrili olması ??? yüzünden uzun bir mesafe yürüdükten sonra Galata Kulesinin manzarasını arkamıza alarak fotoğraf çektirdik J sonrasında da fotoğraf çeke çeke vakfın yolunu tuttuk.

Vakıfta toplantı odasında diğer eğitmen adayı arkadaşları beklemeye koyulduk. Ofis çalışanı arkadaşlarla ve kendi aramızda sohbet ederek zamanı geçirmeye çalıştığımız sırada bir ofis çalışanı arkadaş ile bir anlaşma yaptık. Bana bir çakmak verdi ve eğitimin son gününe kadar bu çakmağı saklamamı ve kaybetmememi söyledi ama nedenini söylemedi. Bende kabul ettim. Ne olacağını merak ediyorum ve bunu öğrendiğim zaman ismini de buradan paylaşıcam :) Neyse 24 arkadaş toplandık ve şileye hareket ettik. Boğaz köprüsünden geçerek yola koyulduk. Boğaz Köprüsünden geçmenin tadı çok hoşuma gitti. Bunun tekrarları mutlaka olacak :) yolun bazı zamanlarında uyudum bazı zamanlarında şapşal bir şekilde uyanıktım. Bu yüzden ayrıntıları hatırlamıyorum. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra şilede şuan da kaldığımız otelimize geldik. Grand Otel ;) Kaydımızı yaptırıp odalarımıza yerleştik. Yerleştik dediğim eşyaları fırlattık attık odalara hemen lobiye indik J Saat 8 gibi de ilk toplantımızı yaptık. Tanışma eğitimi desek çok daha doğru olur.

Bu tarz yaptık ettik dolu bir yazı yazmamın ve olayları kısaca yazmamın sebebi zamanımın olmaması. Sürekli eğitimlerdeyiz ve ben bilgisayara zorla dokunuyorum ama bundan şikayetçi değilim. Çünkü bizler bu eğitimden döndükten sonra sahaya çıkıp gönüllü arkadaşlarımıza aktarımlarda bulunacağız. Bunun içinde bizlerin donanımlı olması gerekiyor ve bunun içinde şuanda ki eğitim yoğunluğunun tamamına katılmamız gerekiyor. Sonuç olarak şikayetçi değilim aksine çok memnunum. Diğer günlerde de neler yaşadığımızı zaman buldukça paylaşmaya çalışacağım. Hadi ben eğitime kaçtım :D
Read More...

NBA All Star 2011 Yetenek Yarışmaları

Aristoteles'in güzel bir sözü şöyle der: "Hiç bir dahi, biraz çılgınlık karışımından yoksun olamaz." Basketbolun dahilerinin şov gecesi de işte bu sözdeki çılgınlıkların sergilendiği ve izleyenlerin müthiş zevk aldıkları bir gece oldu. Özellikle smaç yarışması ben dahil bir çok basketbolseveri büyüledi. Arabanın üzerinden zıplayanı, üç topu smaç yapanı, iki potaya aynı anda smaç yapanı... Öldü denilen, eski tadını bir daha yakalayamaz denilen smaç yarışması tarihin en güzel (bana göre) yarışmasına dönüştü. Beklenildiği gibi Blake Griffin smaç yarışmasını kazandı. Üçlük yarışmasını bence süpriz bir şekilde son şampiyon Paul Pierce ve benim favorim Ray Allen'ın önünde James Jones kazandı. Yetenekte ise Stephen Curry birinci geldi.

Smaç Yarışması
Katılımcılar Blake Griffin, Serge Ibaka, JaVale McGee ve DeMar DeRozan idi :)


Harika bir çekişme yaşandı. Her smaç alkışı hak etti ve her smaç görülmeye değerdi. Tabi bazıları diğerlerinden ayrılıyordu. Ben de bir ayrım yaptım. Şampiyonun videolarını bloguma taşıdım. İşte o akıldan silinemeyecek smaçlar.

Blake Griffin'in havada 360 derece dönür çift el ile bastığı smaç görülmeye değerdi. Evet bunu daha önce yapanlar oldu ama çift elle bitirebilen çok az kişi var.



Sakatlanma tehlikesine rağmen havada tam tur dönerek yaptığı smaçtan sonra hızlanacağı belliydi. Takım arkadaşı Baron Davis'in panyaya çarptırarak verdiği topu değirmen ile bitirdiği smaç bunun göstergesiydi.



Bu iki smaç griffin'in finale kalmasına yetti de arttı bile :) Final de ise tam anlamıyla bir büyüleme operasyonu vardı. İlk olarak Carter'ın kolunun dirseğine kadar olan kısmını potaya sokarak yaptığı smacın benzerini fakat panyadan pas alarak olanını yaptı Blake.



Ve bitiriş. Staphes Center'ın ortasında bir koro, koronun dilinde "I believe I can flying (uçabileceğime inanıyorum)", potanın altında bir araba ve arabanın üstünden uçan bir adam.  Blake Griffin.



Müthiş bir sunum :) I believe I can fly şarkısı Michael Jordan'ın oynadığı Space Jam filminin de müziğiydi. Jordan akıllardan asla çıkmıyor :)
Bu son smaç ile şampiyonluğunu kesinleştirdi Blake Griffin. Tam anlamıyla hak ettiğine inanıyorum. Bu müthiş geceyi bize yaşattıkları için bu basketbol dahilerine teşekkür ediyorum.


Diğer smaçları izlemek istiyorsanız >>> http://www.youtube.com/user/medyunhavba?feature=mhum

İyi seyirler.
Read More...

17. Gençlik Konseyi --- Ankara

    5 - 8 Şubat tarihleri arasında Ankarada gerçekleştirilen Toplum Gönüllüleri Vakfı 17. Gençlik Konseyinin katılımcılarından bir tanesi de bendim. Her ne kadar kaçak olarak katılmış olsamda katılımcı olduğum gerçeği göz ardı edilemez :D 4 gün boyunca Ankarada tog dolu günler geçirdik. Türkiyenin dört bir yanından gelen hatta Kıbrıs ve Azerbeycandan dahi gelen Toplum Gönüllüleri ile birlikte bitmek bilmeyen otobüs yolculuklarımızda, konferans aralarında, yurt kantin ve spor salonunda kısaca bulduğumuz her alanda kaynaşmaya, iletişim kurmaya çalıştık. Çünkü bu kadar farklı kültürü bir arada bulmak çok kolay olmuyor. Bu fırsatımızı en iyi şekilde değerlendirmek, yeni arkadaşlıklar edinmek, yeni şeyler öğrenmek amacıyla arı misali her çiçeği dolaştık (Çiçekler Toplum Gönüllüleri :)) Her çiçekten bir şeyler almaya, oraya bir şeyler bırakmaya çalıştık. Bu dolaşmaların, konuşmaların ne kadar sağlıklı olduğunu konsey dönüşü örgütlenmek için farklı yollarla bir araya gelmeye çalışan arkadaşlarımı görünce anladım. Evet işe yaramış dedim :)

    Konseyin benim açımdan bir değerlendirmesi yapmak istiyorum şimdi. Kısaca ama benim için önem arz eden şeyler ;)

Organizasyon
    Organizasyonda ankara organizasyon ekibinin eksik kaldığını düşünüyorum. Gelişlerden başlayarak gidişlere kadar bir sürü aksaklıklar yaşandı. Ne gibi mi? İşte bir kaçı.
  • Ege Üniversitesi Toplum Gönüllülerinden bir katılımcı ve iki adet atölye uygulatıcısı ile birlikte Ankaraya geldim. Bize ilk olarak ODTÜ karşısındaki KYK yurduna (adını unuttumda :P) gelmemiz söylendi. Orada buluşulup yemeğe gidilecekti. Evet biz yurda gittik ama güvenlikten öğrendiğimiz bilgi ile sinir olduk. Kadın bize "Yurt değiştirildi. Başka bir yurda geçiş yaptı onlar" dedi. Haydeee. Hemen saha sorumlularından bir tanesini arayıp yerlerini öğrendik.Gecikmeli olarak diğer yurda ulaştık. Millet bizi beklemiş. Kimse kusura bakmasın ama bizim suçumuz değildi.
  • Ege Üniversitesi Toplum Gönüllüleri katılımcılarından bir tanesi konsey öncesi bilgilendirme için aranmadı. Sorduğumuzda arandık dendi. Hayır aranmadı. Aranması gerekiyordu.
  • Büyük bir şehirde olmanın verdiği bir sıkıntı olsa dahi yerleşim, yemek ve konferans salonlarının mesafesinin bu kadar çok olmaması iyi olabilirdi. Otobüs ile seyahat etmekten bir yerlerimiz ağrıdı. Kendimi bir ara koyun gibi hissettim.
  • Atölye salonlarının daha sakin alanlar olması beklenir. Dışarıdaki sesin  atölyede yeri yoktur. Fakat ortalık yerde atölye yapmamız istendi. Yaptık ama millete susar mısınız demekten atölyeye odaklanamadık.
İçerik
    İçerik konusunda ilk olarak Bolu konseyinin daha dolu olduğunu söylemem gerekiyor. Tabi ki de yaz konseyi ile bahar konseyi arasında fark olacaktır. Çünkü bahar konseyesinde YK seçimi ön plandadır. Fakat bu kadarda kısır olamaz ama ya.
  • İlk gün tanışma ve bilgilendirmeler ile geçti. Neden? Yarım saatlik bir dilimin yeterli olduğu bu alana neden tek bir gün ayrıldı? Gereksiz zaman kaybı.
  • Atölye uygulama süreleri çok kısaydı. Sonradan farkına varıldı atölye sırasında uzatıldı. Atölye uygulatıcıları her şeylerini ayarlamış planlamışken. Eğitimden anlamak lazım biraz.
  • B planı olmayan bir organizasyon olamaz. Gençlik kollarının foruma gelememesi ile oluşan boşluk berbattı. Gerçi gelmiş olsalardı süre yetmicekti ya ona birazdan değinelim.
  • Süre kullanımlarında dikkatli davranılmadı. Sürekli sarkmalar oldu. Sürekli olması sıkıntılı olan durum. Bir iki kabul edilebilir.
  • Konuk olarak çağırılan ve konuşma yapan kişilerin Toplum Gönüllüleri ile ilgili bilgilendirilmeleri gerekirdi. Konuşmalarından, tavırlarından hiç bir şekilde Tog hakkında bir bilgilerinin olmadığı belli oluyordu. İdeolojik savaş bile yaşandı bir ara.
  • Sunum yapan kişilerin biraz daha işlerini ciddiye almaları gerekiyor. Hepsine lafım yok ama bir kısmının laubali tavırları hiç hoş değildi.
Olumlu
     Olumsuz bazı kısımları söyledik fakat olumlu yönler de vardı :D
  • Şehir içi ulaşım her ne kadar biraz söylendiysemde başarılıydı. 4 gün boyunca, günde 4 ile 6 kez 300 - 350 kişilik bir grubu Ankara içerisinde hareket ettirmek kolay değildir ve bunda gayet başarılı olunduğunu söylemek zor değil.
  • KYK yurdunun ayarlanması hatta güze bir yurdun ayarlanması :D gerçekten güzeldi.
Bitirirken Söyleyeceklerim
    Dönüş için bilet ayarlamaya çalışırken sadece telefon numarası istediğim kadının bana hırsız muamelesi yapması hiç hoş değildi. Böyle zihniyetsiz, kendisini beğenmiş, kendini yüksek gören bir kişinin Tog da olması üzdü beni.

    Bir şarkı sözü "A me piace così, e non chiedo il permesso, perchè questo dolore è amore per te." yani "Bunu seviyorum, ve izin istemeye gerek yok, bu acı senin aşkın için" diyor. (ya tam çevirememiş olabilirim :P mazur görün :P) Çektiğimiz her çile tog için dolayısıyla toplumsal barış için, gençler için, bizim için ;) İşte bunu seviyorum.

     Şarkı sözünün geçtiği şarkıyla bitirelim :)

Read More...
 
Copyright (c) 2012 Hüseyin KÜÇÜK
Php Yazılım Uzmanı, Öğretim Teknoloğu, Toplum Gönüllüsü